Rasul
"Oysa bize vazife olan şey, Peygambersiz bir dinden Allah’a sığınmaktır"
Sahih, hasen, zayıf, hatta mevzu. Bunlar hadis çeşitleridir ve her bir hadis çeşidiyle nasıl amel edileceğinin, her bir hadis çeşidinden ne tür bilgiler derleneceğinin sınırları çok nettir. Üstelik bu, 1.200 küsur yıldır nettir. Mesela ‘uydurma’ yani ‘mevzu’ hadise nasıl muamele edileceği de; fıkıh bina ederken ‘zayıf’ hadislerin nasıl kullanılacağı da bellidir. Bu sınırların dışına çıkanlara nasıl muamele edileceği, onların nasıl eleştirilere tabii tutulacağı da bellidir.
Sahih mi?
İsmail Kılıçarslan - Yeni Şafak
Meseleyi konuşmaya neresinden başlasam bilemedim. En iyisi şurası: Dini ilimler konusunda zayıfın zayıfı, yetersizin yetersizi bir bilgi sahibiyim. Dolayısıyla birazdan yazacaklarımı dini ilimler penceresinden değil, sosyoloji penceresinden okursanız sevinirim.
O halde ilk cümleyi ÅŸuraya bırakayım: Efendimiz(sav)’den bize nakil eden her türlü söz ve davranışın yeri doÄŸal olarak başımızın tam üzeridir. O(sav) öyle yaptı diye yemeÄŸe tuzla baÅŸlarız, öyle yaptı diye çocuÄŸumuz olunca kurban keseriz, öyle yaptı diye bir yere girerken saÄŸ ayakla girmeye dikkat ederiz.
Efendimiz(sav)’in davranış ve sözleri, en genel anlamda örnekliÄŸi olmadan Ä°slam’dan geriye bir ‘deizm gölgesi’ kalacağını da biliriz. Hatta belki de Efendimiz(sav)’in sünnetini ve hadislerini tartışmaya açanların, kahvehane aÄŸzıyla lakırdı edenlerin gizli ajandası da budur. O ÅŸom ağızlarıyla yaygınlaÅŸtırmaya çalıştıkları cümle belki de tam da deizmin ÅŸu safsatasıdır: ‘Allah iyi ama çevresi kötü!’ Oysa bize vazife olan ÅŸey, Peygambersiz bir dinden Allah’a sığınmaktır.
Geçenlerde sosyal medyada bir arkadaşım (ismini hatırlayamadığım için kusura bakmasın) ÅŸunu yazdı: ‘Ä°slam âlimlerinin geliÅŸtirdiÄŸi hadis usulünü herhangi bir Batı ülkesi ‘tarih yazım yöntemi’ olarak geliÅŸtirseydi muhtemelen bizim danalar o usulü ayakta alkışlayacaktı.’
Öyle incelmiÅŸ, sınırları öyle net çizilmiÅŸ bir usuldür ki hadis usulü, neredeyse kusursuz bir sistematik koymuÅŸtur ortaya. Sebebi ise çok basittir: Efendimiz(sav)’den söz ve davranış naklederken yapılabilecek en küçük bir hatanın vebali çok büyüktür.
Sahih, hasen, zayıf, hatta mevzu. Bunlar hadis çeÅŸitleridir ve her bir hadis çeÅŸidiyle nasıl amel edileceÄŸinin, her bir hadis çeÅŸidinden ne tür bilgiler derleneceÄŸinin sınırları çok nettir. Ãœstelik bu, 1.200 küsur yıldır nettir. Mesela ‘uydurma’ yani ‘mevzu’ hadise nasıl muamele edileceÄŸi de; fıkıh bina ederken ‘zayıf’ hadislerin nasıl kullanılacağı da bellidir. Bu sınırların dışına çıkanlara nasıl muamele edileceÄŸi, onların nasıl eleÅŸtirilere tabii tutulacağı da bellidir.
Cüretimi bağışlayın; ancak her ÅŸey bu kadar belli ve netken iki büyük hataya düşülmektedir hadisler konusunda. Birincisi ve en tehlikelisi hadislere yapılan hürmetsizlik; bu büyük birikimi tahfif hatta tahrif etme çalışmalarıdır. Ä°kincisi ise bunun tam tersi ÅŸekilde, usulü dikkate almaksızın her hadise ‘bilgi kaynağı’ muamelesi yaparak neredeyse anlaşılmaz bir din dili ortaya koyma çabasıdır. Ben, bu ikincisinin de birincisi ile neredeyse aynı kötülükte bir tavır olduÄŸunu ve bu tavrın da hadislere hürmetsizlik anlamına geldiÄŸini düşünüyorum.
Niye böyle düşünüyorum. Çünkü bir Sünni olmaya çabalıyorum. İki ucun arasında yeni bir varoluş alanı bulmaktır çünkü Sünnilik.
Mesela ‘tabakta kalan yemeÄŸi sıyırmak mıymış sünnet?’ sorusu ne kadar can acıtıcı ve ahmakça bir soruysa bir takım duaları bir ÅŸeylerin üzerine yazıp cennet pazarlamaya çalışmak da o kadar can acıtıcı ve ahmakçadır.
Hadi biraz derinleÅŸtireyim meseleyi. Bugün aÄŸzını açtığında ‘1 milyon hadis mi varmış, hadi canım’ diyen adam da; gerçekten 1 milyon hadis varmış gibi davranan adam da aslında tersinden aynı karakterlerdir.
1 milyon hadis yoktur ve aslında bu iki adam tipi de 1 milyon hadis olmadığını isimlerini bildikleri gibi bilmektedirler. Ancak bu bilgi, kurmaya çabaladıkları ‘tuhaf iktidar’larına aykırı gelmektedir.
Gelin sizi Mustafa KarataÅŸ imzalı ‘Hadis Sayım Metotlarının Hadislerin Sayısına Etkisi’ isimli makalenin sonuç paragrafına götüreyim: ‘…hadislerin sayısıyla ilgili yüksek rakamlarla karşılaşıldığında, hadislerin her bir farklı varyantının ve tariklerinin de bu sayıya dâhil edildiÄŸi göz önünde bulundurulmalıdır. Dolayısıyla muhaddislere nispet edilen veya hadis eserlerinde yer alan on binlerce rivayetin, sadece birkaç bin hadisin deÄŸiÅŸik varyantları olduÄŸu ortaya çıkmaktadır.’
Gördünüz mü? Birazcık bilgi kırıntısıyla netleşiyor değil mi mesele?
Metnen de, ravi zinciri bakımından da ‘sahih’ olan, taÅŸ gibi, kaya gibi saÄŸlam hadisleri ve o hadislerin oluÅŸturacağı atmosferi yaygınlaÅŸtırmak dururken hadisleri ve dolayısıyla sünneti ve dolayısıyla Efendimiz(sav)’i tartışmalı hale getirmeye çabalayan her türlü giriÅŸimin canı taa cehennemedir. Efendimiz(sav)’in mübarek sözleri üzerinden iktidar, para, menfaat devÅŸirmeye çalışan her türlü giriÅŸimin canı taa cehennemedir.
Diyanet Ä°ÅŸleri BaÅŸkanlığı ve ‘sessiz makuliyeti’ temsil eden âlim ve hocalarımızın bu konuda büyük bir vebalde olduÄŸunu belirtmem gerekir. Bıkmadan, usanmadan, ‘kınayıcının kınamasından korkmadan’ bu konulardaki gerçekleri sürekli olarak yaygınlaÅŸtırmaları boyunlarına borçtur.
Yoksa CumhurbaÅŸkanı Recep Tayyip ErdoÄŸan’ın ÅŸu uyarısı için çok geç kalınacaktır: ‘Hoca olmak, ahkâm kesme yetkisini onlara vermiyor ve dolayısıyla sevgili Peygamberimiz'in sünnetini tartışma yetkisini de onlara vermiyor. Bu tartışmaları açmak aslında bir neslin ifsadı anlamındadır.’
kaynak: Yeni Åžafak
Henüz yorum yapılmamış.